YANKIYAN

17 Eki 2009

YANKIYAN

Eski bir türküden kopardım senin için
Bu çiçekleri doyumsuz şenliğine gülüşünün
Tam zamanında ateşler yaktın şuramda
Itır kokan kibritiyle köpük göğsünün
Şiirler ısmarladım ben de kırlangıçlara
Çok uzak ülkelere doğum günün için

Haydi öp şimdi beni, serinliğim olsun
Bedeli olsun bunca çektiklerinim
Irmaklarında avladığım sevinç gibi
Küçük arılar gibi gel, gel kon gözlerime
Şurama koyup ellerini gizemli şarkıyı duy
Dokun iki çiy tanesi gibi ellerinle

Kimse böyle şarkılar söylemiyor artık
Sen koyakların bana geri verdiği sessin
Sen bu kadar açıldığım ilk sandal
Toplamaya doyamadığım ilk gelinciksin
Sen benim küçük sevinç yumağım
Beni yüreğine damıttın işte ağıtlardan

Haydi yay bedenime rengini, irkilt beni

ÖLÜDÜR SEVGİLİLER

17 Eki 2009

ÖLÜDÜR SEVGİLİLER

Ben nerede sevgili desem
Ölüler uyanıyor orda
Hayta bir hüzün buluyor bizi

Ben nerede sevgili desem
Kara pencereler açılıyor birden
Paslı bıçaklar göğsüme uzanıyor

Ve aşkım caddelere vuruyor
Karaşın bir kakül gibi
Zamansız bir ihtilal gibi

Ölüler ölüler ölüler

GİTMENİN RENGİ

15 Eki 2009

GİTMENİN RENGİ

Bu akşam ay terk edilmiş bir çocuktur
Kendini bulutlara vurur ah umutsuzdur
Kırmızı bir karınca gibi içime sokulur

Haydi bir şırıltı koyun şurama, ağır
Gidiyor o, bir türlü kanım akmıyor
Önce gözleri vardı, orda başladı her şey
Orda katlandım örneğin bütün mutsuzluklara
Gözleri vardı önce ve onların rengi yoktu
Karanlık bir sığınaktı gözleri yaralılara

Haydi ağır bir şırıltı koyun şurama
O gidiyor ardından kanım gidiyor
Gidiyor, mermilere hazırlıyorum kendimi
Bozguna. Neyim ben, mermiden önce garda
O ona gidiyor, bütün dudakları saçlarıyla
Ben tutup karanfiller bırakıyorum karanlığa

Ağzını açtığında yaralı bir gül diyorlar
Bir haykırış bir haykırış sabahlara kadar
Ben neyim artık, bir lambanın son soluğu
Ben bir aşkın karaya çalan lacivert sonu
Haydi ağır bir şırıltı koyun şurama
Neye olmamışsam hep ona yakalandım

Bakın nelerle yoruyorum dilimi: o gidiyor
Yorulmuş bir papatyayı bırakarak raylara
Gidiyor, ardından turuncular allar gidiyor

Ben tutup karanlığa karanfiller bıraktım

YUSUF’LA HABİL BİR DE BEN

15 Eki 2009

YUSUF’LA HABİL BİR DE BEN

Çocuk!… Arabesk sevişmelerin Yusuf’u
Yusuf mu? Ve o bir ayakkabı boyacısıdır

Tecimler konuşu kutsal yosma dur, bakma
Bakma, sözlerim tutuşur da geceleyin
Köpek gözlerinde bir damla yaş olur
Zamansız camilere dalan sayrı hırsızın
Sesim ses değil ispirto, sunar ölü ellerin
Ölü ellerin sunar o yoksul düşmüş meleklere

Bakma, ay ki bir sokak satıcısıdır
Ölü çocuklara kırık beşikler satar
Der ki: at umuttur ve tan’dır atım benim
Ey gelecek düşlerini süpüren esrik çöpçü
Ey benim üvey kardeşim kaldır başını bak
At mı o yıkıntılarda yatan içip de sesimi

Çocuk!… Dalgakıran ihanetlerin Habil’i
Kabil mi? Tezgahtan kalkamayanları soyar

Gece… Çoğalır Ortadoğu’da ayrıntılar
Gece, yüzlerini örter ayaklanmış ölülerin
Der ki: Bu ülkede yalnız ölüler ayaklanır
Yalnız uysal çocuklar yatar kırık beşiklerde
Ve her yoksulun yüzünde açlık sarışı dolaşır
Alır isyan duygusunu atar derin kuyulara
Kadınlar gözlerinde vurgun şarkılar taşır

Çocuk!… Midas’ın kuyusu bir ben
Ay deme, sesimi seven çirkin çingene
Gül deme n’olur, eskitiyor dudakların
Öp de deme, Ortadoğu kapanmayan, bir yara
En uyanık olan Japonlar mıdır, elma deme

Kadınlar gözlerinde…

Uzun uzun beklemelerde karardı sesim
Düştük yollarına düştük çırılçıplak
Senin yolların güz mevsimi biz de elma
Bakma, kirlenir yolların olgunlaşırsak

Kadınlar gözlerinde düşük süngüler taşır

SANA SON BİR ŞİİR DAHA

15 Eki 2009

SANA SON BİR ŞİİR DAHA

Bir hüzün sarkacı bu öyküde de
İkimizin arasında gidip gelen
İnatçı sarmaşığı kırılmış saksıların
Kopardıkça büyüyen aşklar gibi

Günbatımlarını adıyorum sana
Bu şarkımı tut ve bırakma
İster kendi rengine boya onu
İster bırak uykularını bölsün
Ya da çık sokağa çocuklara dağıt
Ben uykusuz geceler adıyorum sana

Ben yolculuklar adıyorum sana
İster git dönme bir daha
Gemi donatıp yüreğimi aşkla
Çünkü ben kıyılarına vurdum senin
Güneşe tutulan bir ayna içinden
Gözlerimi gözlerimi adıyorum sana

Bu kırgınlıklar tarihçesini sen yazdın
Ben bu tarihçeyi adıyorum sana
Sen en bitmez düğünümsün benim
Spartaküs gençliğimde çarmıha gerilen
Krematoryumlarda girdiğim gerdeksin

Artık sana şiir yazmamayı adıyorum

ELMA YİYORUM GECE GÜNDÜZ

15 Eki 2009

ELMA YİYORUM GECE GÜNDÜZ

Düşten yarattım seni ben kelebekten ötürü
Kömür tozlarından, sudan yarattım, içime
Boğuk bir ney sesi gibi menderesler çizen
Çatladı artık kabuğun yokuşlara vurdum seni

Bir gölgeler korosu adını yineliyor içimde


Karşıtlıklardan yarattım seni çünkü üzgündüm
Kanlı bir tatla uyandım damağımda geceden
Tırtıllara bıraktım zamanı, aşktan yarattım
Kordan yarattım seni yüreğimde denedim önce
Camdan ve duruluktan yarattım sürdüm kargaşaya


Uzaklıktan yarattım seni ben çünkü dalgındım
Unuttum her anına soylu gelecekler eklemeyi
İçimdeki devleri yenmekle meşguldüm sanırım
Mayıs sabahlarından yarattım dirence attım seni
İdam mangaları yansımış isterik gözlerine


Kaçınılmaz gülden yarattım seni koşaradım
Demek umuttan yarattım bakışında kalmış izi
Yani tuzdan bozkırdan yarattım unutulmayasın diye
Korkular kattım biraz da dalgalara bıraktım
Gücüm kalmamıştı artık sınırlarımı beklemeye

Külden ve sızıdan yarattım öyle yapılır sandım
Biraz kan alırsam mutsuzluğumdan kurtulurum diye
Geleceğin aynama yansımış acılığından yarattım
Eski bir dildim oysa güneş yerlilerinin konuştuğu
Dirençlerinden yarattım seni onların ölüme verdim


Benden yarattım seni ben kuşkudan, mutsuzluktan
Sırtım yaşama dönük elma yiyorum gece gündüz
Yeraltı koşularından yarattım seni hıncıma çizdim
Üşüyorum gönderi kırılmış duyarlı bir bayrak gibi
Seni senden yarattım kuşkusuz, kendinde duy kendini


Sırtım kendime dönük kendime yürüyorum gece gündüz
Yani sana

BİR AŞKIN GECE ŞARKISI

15 Eki 2009

BİR AŞKIN GECE ŞARKISI

Nasıl da çokgen bir güzellik her dokunduğumda
Yaz güneşleri eğleşir geceleri oluklarında
Ve o saçar gecelere yıldızları eteklerinden
Ayışığıdır biler kılıcımı indiğimde alanlarına


Derim, ey geleceğin bana yaraşan kolları, uzanın
Nasılsa tanırım onu dudağına astığım yakamozdan
Geceleri de giyinse kara bir tül gibi ansızın
Susuz kuyulara da dönse yüzünü aşk avlularında


Arasın ve bulsun beni sancıyan kasığında gecenin
Dörtnal atlarına binsin de aşkla yuduğum teninin
Gözlerimin ininde Afrikalı bir savaşçı
Ateşini savuruyor kösnüyle yanan etinin


Suskun bir çıngırak mıdır sabahyıldızı
Lirik bir sesle muştular umduğumuz günleri
Durur bir çarpı imi gibi göğün sıcak alnında
Der, geçmiş geçmiştir bir avuç darı gibi

Siz ey kızıl kolları geleceğin, sarın beni
Bir örümcek ağında parlak düşler kuruyorum
Bir gelincik taşıyor sırtında kırık evreni
Dudaklarından ipince ayrılıklar dokuyorum

Ey yakamoz, mutsuz aşkların ışıktan fuları
Tut elimden kaldır, yıkılmış köprüler geceyim
Yüzünün köpüğünde uyuyup kaldım kaç zamandır
Düşlerinde dizlerini kanatmış bir bebek gibiyim


Uyumsuz bir bebek gibi aşk salıncaklarında
Dönüşü olmayan kanlı isyanlar tasarlarım
Oysa eskiyim, Spartaküs oğlumdur bilirsin
Ben taktım onu bir ilk madalya gibi tarihe


Ya kim kırdı gecenin ince patiskasında iğnemi
Bilirim

KİRAZ ZAMANI

15 Eki 2009

KİRAZ ZAMANI

Ağır ağır giyiniyor umutlarını kiraz
Ağır ağır hayatı kebir, cismi dünya
Mucip bir vaha oluyor teri celladın
Abı şor oluyor inip kalktıkça balta
Uyanıyor çöl uyanıyor balta bir de kim
Ve sarsılarak uyanıyor bir yerlerim


Çok eski bir tanıdığım dünyaya ben
Size mutsuzluğun gizini söyleyeceğim
Çığlıkla sulanan gecesefaları altında
Gecesefaları tütün sevda bir de ölüm
Dar sokaklarında senfonik bir geçmişin
Size karayelin kısa marşını öğreteceğim

Sen açık tut itiraz kapılarını istersen
Ey çetelimizi tutan telaşlı kâtip
Ölüm mü, dipnotumuzdur aslında bizim
Biz bu filmin uslanmaz çocukları
Biz bize göre kullanırız ölümü de

Ey kendini yineleyen yorgun pençe
Mutsuzluğumuzla sarsılan son erk
Ve bir kediyi kederine sığdıran dil
Biz ki bize göre kullanırız geceyi
Gidişsiz dönüşsüz yollar biliriz
Biz ki nedensiz birer yolcuyuz belki


Ağır ağır soyunuyor bütün kirlerini su
Yeni bir dile çalışıyor şimdi karanfil
Boşaltıyorum artık kül tablalarını
Siliyorum kış seslerim ırıklardan
Yine uzasın sokaklar ısırılsın elmalar
Yine yarılsın boyunlar üzümler ezilsin


Mutsuzluk tam bize göredir kiraz zamanı

ESKİYEN İLİŞKİLERE VE YALNIZLIĞA SONNET

15 Eki 2009

ESKİYEN İLİŞKİLERE VE YALNIZLIĞA SONNET

Artık korkuyorum kendi gözlerimden/Hele atkestaneli cadde-
lerden geçerken/Ben korkuyorum bu karardık ellerimden/Du-
rup dururken saldırırım sanıyorum/Yüreğime//
Hele bir kibrit çıt derse içimde birden/Birden ürperirsem bir aş-
kın yazsonu/Üstümde bir savaşın bitişindeki telaş/Yılansı bir
yalnızlık bir otobüsün ardından/Ardından siyahi bir kuş öter
dallarımda/İyicil hiçbir diktatöre dayanamam artık//
Baştanbaşa alev alır ufuk/Karanlık kendini asar bir Van Gogh
resmine/Çevrede bir Robes Pierre kızıllığı/Bir ‘bir umut böyle
bitti’ sarsaklığı/Beş bin yıllık bir kenti katlar üstüme, yürürüm/
Yürürüm tuhaf değil mi bir şövalye kılığıyla/Düelloda yaka-
larlar beni kendimle//

Artık bırakmam/Kendimi cami avlularına/Bir kibrit çıt derken
içimde yeniden/Yanar bin yıllık bir kandil umulmadık bir an-
da/En bildik caddelerde yürüyorumdur artık/Bir kibrit daha çıt
der içimde/Armağan ederim kılıcımı size, alın işte/Alın koru-
yun onu, kullanın dağlardan indiğinizde//
Yeter köylü gelinler gibi acıyla yetinmek/Küçük bir suya baka-
rak adımı yineleyeceğim/Bıktım her derebeyi dikeni vücudum-
da denemekten//
Dayanamam artık iyicil hiçbir diktatöre

İMZA YERİNE

15 Eki 2009

İMZA YERİNE

Hüzün sırnaşık bir sarmaşık gibi
Yüzümün ırıklannda akşamüstleri

Gece kimsesiz bir ölüdür yolumun üstünde
Durur bir gece bekçisinin korkak gözleriyle

Bir çakırdikendir bu gülüşüm boynumda taşırım
İnadımdır benim böylesi yakışır genç ölüye

Boyumdan büyük düşler kurarak yaşadım hep
Bu karanlık cangılda bileklerime dolayıp ateşi

Sen büyük ikindi sonralarına hazırla kendini
Çünkü nisandır abartılmış bir yaradır umut

Beklenmedik buluşmalara hazırla kendini sen
Ki bir gül açıyor arka bahçesinde karanlığın

Ölümse sıcak öpüşler bırakmaktır
Bir türlü ısınmayan denize

Hep bir sövgü gibi yaşadım ben, bilirsin
Ki yıldırımlar karanlığa atılan imzalardır

Muammer Karadaş